Etiket: Jean Christophe Grange

182 – Jean Christophe Grange – Leyleklerin Uçuşu

28 Şubat akşamı başladım okumaya 25 Mart akşamı bitirdim. Louise Antioche farkında olmadan kendi gizemli hayat hikayesinin izinde bir ucu Afrika cangıllarının arasındaki elmas madenlerinde, bir ucu Bulgaristanda, bir ucu tehlikelerle dolu orta asya coğrafyasında İsrail’de bir ucu ise Kalküta’da ganj kenarında bulunan bir organ kaçakçılığı ve buna bağlı elmas kaçakçılığı şebekesinin köküne kibrit suyu döküyor. Maceranın dibine dibine vurmuş yine Grange abimiz. Keyifle, heycanla, yer yer dehşetle okunası muhteşem bir polisiye.

179 – Jean Christophe Grange – Şeytan Yemini

21 Aralık akşamı başladım okumaya ve hayatımın yeni bir döneminin ilk kitabı bir Grange oldu. Bilmiyorum nasıl bir dönem olacak bu kitapla başladığına göre bir cinayete kurban gidebilirim 🙂🤔 . 19 Ocak günü bitti. Artık Kırklareli de ikamet ediyorum. Bundan sonra da bir süre Kırklareli Halk Kütüphanesinin kitaplarından istifade edeceğim. Kitaba gelirsek. Klasik bir Grange gizem polisiyesi Şeytan Yemini. Adından anlaşılacağı gibi şeytan tarafından işlendiğini düşündüren cinayetlerin ardından koşan bir Fransız polisimiz var. Bu kitapta metafizik öğelere daha fazla yükleyebilirdi aslında bana göre Grange ama o kadar yapmamış. Anlaşılan polisin aklın yoluna daha yatkın bir karakteri olmasını istemiş. Ben olsam polisin inancını biraz daha ön plana çıkarır senaryoyu biraz daha mistisizmle süslerdim. Belki içinden çıkamam sonunda cinayetleri şeytan işledi demek zorunda kalırım diye düşünmüş olabilir. Sonuçta öyle de olabilirdi. Zaten günümüz bir yanda bilim ilerlerken bir yandan da inancın maalesef akla galebe çaldığı bir hurafeler dönemi oluyor. İnsanlar roman olduğuna bile bakmadan şeytanın cinayetler işlediği roman olarak lanse edip hatta yerine göre ceza davalarında kanıt olarak bile kullanabilirler kitabı.

153 – Jean-Christophe Grangé – Küllerin Günü

18 Eylül – 10 Ekim tarihleri arasında okudum bu kitabı. Harika bir gerilim – polisiye. Zaten beni takip edenler Grangé hayranı olduğumu bilirler. Polisiye de kendisi bana göre bir ekoldür. Bu kitapta da bir hristiyan tarikat içinde gerçekleşen bir cinayeti araştırmak üzere ünlü polisimiz Niémans ile güzel ortağı İvana maceradan maceraya atlıyor. Gözüpek ikili bu sefer ayrı ayrı çalışıp düğümüz çözmek için canla başla mücadele verirken kah hallerine ağlayacağız kah güleceğiz. Nasıl klişe kullandım ama… Bazen kimse okumuyor nasılsa diye böyle kelimelerden lunapark kuruyorum kendime. Sonra yalnız başına salıncakta ne işin var değil mi? Al sana bir korku filmi klişesi daha…

51 – Jean Christophe Grange – Kongo’ya Ağıt

01 Şubat aksamı basladim 21 Şubat akşamı bitirdim. Muhteşem bir polisiye. Mekanlar, kişiler, kişilerin psikolojileri ve hayal dünyaları bir yana aldığınız bilgiler bile okunmaya deger bir kitap. Grange okuduğum polisiye roman yazarları arasında açık ara farkla lider. Tabii ben daha çok fazla da kendimi ne kitap okumuş, ne de polisiye okumuş olarak görüyorum ama okuduklarım arasında Grange çok üstün. Kitabın bittikten sonra ayırdına vardığım bir özelliği var az ya da çok herkes ya katil ya da şiddete eğilimli.

” Afrika’nın sefaleti: Kimse sistemi -şiddet, kokuşmuşluk, toplumun bütün katmanlarında barbarlık- değiştirmeyi düşünmüyordu. Tam tersine herkes güneşin karşısında kendine bir yer tutmaya çalışıyordu.”

“Korku, soğuk gibiydi, etkilenmemek için kıpırdanmak, hareket etmek gerekirdi.”

44 – Jean Christophe Grange – Lontano

Ohhhhh! Nihayet yeniden kitaplarla buluşma. Bu gündü sınav, geldi ve geçti. Bi dahaki böyle bir engele kadar tam gaz devam. 11 Kasım Cumartesi akşamı başlıyorum okumaya.1 Aralik akşamı bitirdim. İşte polisiye boyle yazılır dedirten bir kitap. Grange ‘ ın önceki okuduğum kitaplarına göre biraz daha soluk gelse de yine sürüklüyor, yine heyecanlandırıyor, yine merak ettiriyor. Sonunu tahmin edemiyorsun uzattıkça uzatıyor ama boğmadan heyecanı kaybetmeden. Yani tavsiye ederim herkesin bu kitapları bu yazarları okuması lazım. Grange bana göre çağdaş en iyi polisiye yazarlarının başlarında geliyor.

“Burjuvazi, çocuklarının büyümesini seyrederken yaşlanmak demektir. Herşeyi konfor ve sükunet adına feda demektir. Her türlü tehlikeden uzak durarak sıkılmaktır.”

“Aynı yaradan çıktık, sen ve ben. Ben polisim, sen ise eskort. Ben içimdeki şiddeti yasaların arkasına gizliyorum, sen ise kendini haklı göstermek için felsefe yapıyorsun, ama gerçek çok basit: Kimse bizim çocukluğumuzu degiştirmeyecek.”

“Kötülük bir ruhsal bozukluk, bir insan patolojisidir.”

“Güzel kadınlara çok anlam yükleniyor; bu, onların üzerine yapışan bir yalan. Küçükken onlara prenses olacakları söylenir. Biraz büyüyünce geleceğin mankeni olarak görülürler. Ve dah sonra oyuncu. Bu kızlar yavaş yavaş, hayallerinin içinde bitkin düşerler. Tüm kararlılıklarını yitirirler. ”

“İnançlı kişi duymadıktan sonra, küfür neye yarardı.”

“Çocuklarda, bir sürü iğrençliğe göğüs germelerini sağlayan bir masumiyet hep vardır. ”

“Hayatta yeni bir şans ancak geçmişin tamamen yok edilmesiyle başlar. “