Etiket: Bir Ada Hikayesi 3

33 – Yaşar Kemal – Tanyeri Horozları

11 Haziran günü başladım okumaya. Bu ikinci Yaşar Kemal kitabımız. Önceki Sarı Sıcak küçük hikayelerden oluşuyordu. Bu tam bir roman, ama bu da ne yazık ki bir serinin ‘Bir Ada Hikayesi’ serisinin üçüncü kitabı. Tabii kütüphaneden kitap almanın da böyle bir sonucu olabiliyor. Serinin ilk iki kitabı nerede diyemiyorsun. İnşallah güzel bir okuma deneyimi olur. 24 Temmuz Pazartesi akşamı bitti. Güzel bir kitap, seri kitabı olmasi nedeniyle ortadan bir yerden başlıyor ve yine sonuçsuz bir yerde bitiveriyor. Bir çok soru cevapsız kaldı. Ama hem tema olarak hem anlatım ve konu olarak güzel bir öyküydü.

“(Sarıkamış’dan sözederek) Saklarlar doktor kardeşim. Savaşa girmeden öldürdükleri bir orduyu, ordunun yanındaki üç kolorduyu da saklarlar. Bir de Çerkeslerin, Karadenizin milislerini, bir de Kürtlerin süvari kolordusunu utanmadan nasıl açıklayabilirler doktor bey kardeşim, utanmadan nasıl, nasıl? ”

“Yalnız atları, denizi sevmek marifet değil, kurdu kuşu, yerdeki karıncayı, petekteki arıyı, dünyada ne var ne yoksa, taşı toprağı, esen yeli, kayan yıldızları, her şeyi her şeyi taa iliklerine, taa yüreğinin köküne kadar seveceksin. Dünyayı okşamaya doyamayacaksın.”

“Tabiat bizden her zaman akıllıdır. O ne istediğini herkesten iyi bilir. İnsanoğlu dedikleri acayip yaratığın işi sadece bozmak, yıkmak olmuştur. Kendi yüreğini bile yürek olmaktan çıkarmıştır.”

“Dünyayı yaşamak hangi şartta olursa olsun bir sonsuzu yaşamaktır.”

“Hastanemiz olan yıkık kilisede yatan, her gün biraz daha ölüme giden, yaşamasının çiğ bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu bilen , bizim de her dakika ölümünü beklediğimiz ağır yaralı Erzurumlu Cemşit hayata öyle bir asıldı ki, kolsuz, bacaksız, soluksuzken, kurtulduğunu söylediğimizde, biliyordum, dedi, ölümün olmadığını biliyordum, dedi. Biz, yaşamanın insan için ne olduğunu İşte o zaman yüreğimizin kökünde duyduk. Yaşamanın sonsuz olduğuna inanmayanlar Erzurumlu Cemşidi görselerdi dünyaya geldiklerinde dolayı, değil ölüm korkusu, iyi ki böyle bir dünyayı gördük, diye mutluluktan her an uçarlardı.”

“Ben Binboğa dağlarından olurum. Binboğa dağlarına askerlikte Toros Dağları diyorlar. Bize oralarda eskiden ağaç erleri derlermiş, şimdi Tahtacı diyorlar. Bizim hepimiz, kendimizi bildik bileli ağaç keser tahta biçeriz. Bizim dedelerimizin, dedelerimizin dedelerinin de, daha ötelerinin de işleri buymuş.”